SABAHATTİN CAMCIOĞLU

Beş yaşında resme başladı. Babası şair, teyzesi ressam, sanatçı bir aileden geliyor Sabahattin Camcıoğlu. Eğitimini Bulgaristan’da Ivan Stanivof Atölyesi’nde gördü. Teyzesinin de ressam olması sebebiyle onun bilgi ve tecrübesinden çok istifade etti. Kendi ifadesiyle “dünyayı tanımadan önce boya kokusuyla tanıştı”. Ekmekten, sudan sonra hep resim düşündü ve sanatıyla meşgul oldu. Dünyanın tüm renklerini, şelalelerin akışını, yağmurun, kuşların ve hatta doğanın sesinden aldığı ilhamla oluşturdu kompozisyonlarını.

Tabloları, Camcıoğlu’ nun nefesini temsil ettiği gibi, tarzı ve peyzajları imzası olmuş, bilimi metafizik boyutta kullanan, izlenimci, kültürlü, özgür, kendinden verici ve gerçek bir paylaşımcı sanatçı. 1980’ de Bulgaristan’ dan göçüp Türkiye’ye yerleştiğinde hayatını sürdürebilmek için yeteneğini birçok işte kullanarak geliştirmiş ve nihayet sanatıyla baş başa kalarak birbirinden güzel eserlerini üretmeye devam etmiştir. Sayısını kendisinin bile bilmediği kadar çok öğrenci yetiştirmiş, bunlardan bir çoğu ülke genelinde ün kazanmıştır.

Üstün yeteneği sayesinde başardığı sanatının eserleri yurt içinde olduğu kadar yurt dışında da birçok koleksiyonda yer aldı. Empresyonist resmi hayallerinin, rüyalarının renk ve ahengini katarak yorumlaması nedeniyle Avrupa’da eserleri beğeni kazanmış ve ismi bilinen nadir sanatçılardan biri olmuştur. Sabahattin Camcıoğlu tam bir halk adamı, doğa aşığı, varlığı da yokluğu da paylaşmayı bilen, halkın ve evrenin nabzını tutarak ilhamlanan bir sanatçı…
Benlik gütmek yerine benliğinden sıyrılmayı tercih ettiği için kişisel hiç bir sergi açmamış ancak eserlerini halkla buluşturmak için sanat galerilerinin taleplerini ve koleksiyonerin beğenisini tercih etmiştir. Hayatı ve sanatı atölyelerden öğrendi ve atölyesinde sürdürüyor. Sevgiler ve iltifat onu şımartıp baştan çıkarmadı. Aksine sanatına platonik bir aşk besledi her daim. Hayatın içinden gelip adeta kendine has mahalli üniversitesini kurdu. Pratiğe en uygun teoriyi hayatına ve sanatına adapte etti.